Thursday, October 29, 2015

Boğaz enfeksiyonu sedef ataklarına yol açabilir

Dünyada 125 milyon insanı etkileyen, nedeni kesin olarak bilinmeyen ve tedavisi bulunmayan ancak tıbbi yöntemlerle kontrol altına alınabilen sedef hastalığının gelişiminde, halk arasında "beta mikrobu" olarak bilinen boğaz enfeksiyonlarının etkili olabileceği belirtildi.

Türk Dermatoloji Derneği (TDD) Sedef Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Erkan Alpsoy, 29 Ekim Dünya Sedef Hastaları Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, sedefin toplumda sık görülen, ataklarla birlikte genellikle uzun süre devam eden ve farklı görünümlerle ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu ve en çok plak tipinde görüldüğünü ifade etti.

Hastalığın, sağlam deriden keskin sınırla ayrılabilen, deriden kabarık kızarıklıkların üzerini kaplayan ve hastalığa ismini veren sedef veya gümüş renginde pullanmalar ile kendini gösterdiğini anlatan Alpsoy, Sedef Dernekleri Uluslararası Federasyonu'nun verilerine göre, dünyada 125 milyonun üzerinde sedef hastasının bulunduğu bilgisini verdi.

Alpsoy, sedef hastalığının soğuk kuzey iklimlerinde, daha sıcak olan tropikal bölgelere göre daha sık görüldüğüne dikkati çekerek, "Amerika ve Avrupa'da yaklaşık olarak her 100 kişiden 2 kişide hastalık görülür. Buna karşın Afrika ve Asya ülkelerinde görülme sıklığı daha düşük olup her 100-200 kişiden birinde görülmektedir. Türkiye'de hasta sayısının 400-800 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir" diye konuştu.

Sedefin her iki cinste de eşit oranda ve en sık 20-30 yaşları arasında görüldüğünü dile getiren Alpsoy, hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğini ancak bağışıklık sistemi, genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucunda geliştiğinin düşünüldüğünü belirtti.

"Kese yapmak sedefi şiddetlendirir"

Alpsoy, sedefe yatkın kişilerde fiziksel travmalar, kaşıma, ovalama ya da yolma gibi işlemlerin, banyoda liflenme veya keselenmenin ataklara yol açabildiğine dikkati çekerek, "Çoğu hastada ılımlı güneş ışını hastalık belirtilerini iyileştirir. Bu nedenle yaz aylarında belirtiler hafifleyebilir. Buna karşın bazı hastalarda aşırı güneşlenme veya güneş yanıkları hastalığın ataklarına neden olabilir" dedi.

Enfeksiyonların da sedef hastalığı için bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Alpsoy, "Özellikle streptokok nedenli boğaz enfeksiyonları sedef hastalığını başlatabilir veya sedef hastalığı ataklarına neden olabilir" dedi. Streptokok'un halk arasında beta mikrobu olarak bilindiğini anımsatan Alpsoy, şunları kaydetti:

"Bazı hastalarda sedef hastalığının başlangıcında veya şiddetlenme öncesinde, yoğun ruhsal stres öyküsü alınabilmektedir. Öte yandan bazı ilaçlar hastalığın gelişimine veya şiddetlenmesine yol açabilmektedir. Ağızdan veya damar yoluyla alınan kortizon, sıtma ilaçları, ruhsal hastalıklarda kullanılan lityum, tansiyon ilaçlarından beta blokerler, bir çok hastalıkta kullanımı olan interferon gibi ilaçlar ve ağrı kesicilerin bir bölümü bu ilaçlardan bazılarıdır. Sigara ve alkol de ataklara yol açabilmektedir."

Sedef hastalığının her 10 hastadan 2'sinde eklem şikayetlerine neden olabildiğini belirten Alpsoy, "Son yıllardaki çalışmalar özellikle şiddetli sedef hastalığı olanlarda kalp damar hastalıkları için yatkınlığa yol açan bazı faktörlerin sık görüldüğünü göstermektedir. Bu hastalarda, yüksek kan lipitleri, tansiyon yüksekliği ve şeker hastalığına daha sık rastlanmaktadır" diye konuştu. Alpsoy, sedef hastalarında obezitenin, iltihaplı bağırsak hastalıklarının da sık görüldüğünü vurguladı.

"Alternatif tedaviler, hayal kırıklığı yaratıyor"

Alpsoy, sedef hastalığının kesin bir tedavisinin bulunmadığını belirterek, etkin uygulamalarla kontrol altına alınabildiğini söyledi.

Tıbbi tedavilerin dışında alternatif diye sunulan metotlardan kaçınılması gerektiğine işaret eden Alpsoy, "Çoğu kez çaresizlik duygusu içinde yeni bir umut olarak ve bilimsel olarak kanıtlanmış etkileri bulunmayan alternatif tedavilere sarılan hastalar, büyük bir hayal kırıklığı
yaşayabilmektedir. 'Bilimsel' etiketi ile hastalara sunulabilen bu alternatif tedavi ürünleri hastalık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Sedef hastalığında, güvenilecek tek liman modern tıptır" uyarısında bulundu.
Devamını Oku »

Hava kirliliği erken ölüme neden oluyor

Hava kirliliğinin yılda 7 milyondan fazla kişinin erken ölümüne neden olduğu bildirildi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlığı tehdit eden risklerin azaltılmasına ilişkin yayımlanan raporunda, kapalı mekanlar ve açık alanlardaki hava kirleticilerinin insan sağlığını olumsuz etkilediği belirtildi.

Rapora göre, karbondioksit ve kısa ömürlü hava kirleticileri olarak tanımlanan is, ozon ve metan emisyonları sadece iklim değişikliğine neden olmakla kalmıyor yılda 7 milyondan fazla kişinin erken ölümüne de yol açıyor.

Açık hava kirliliği her yıl 3,7 milyon kişinin, evsel ya da özellikle katı yakıt kullanımına maruz kalınan kapalı alanlardaki hava kirliliği ise 4,3 milyon kişinin erken ölümüne neden oluyor.

Türkiye'de hava kirliliğine neden olan başlıca etkenler ise yüzde 42 insan faktörü, yüzde 30 sanayi, yüzde 14 trafik ve yüzde 14 toz ve deniz tuzu gibi doğal kaynaklar olarak sıralandı.

Raporda, hava kirliliğini önleyecek gerekli önlemler alındığı takdirde 2050 yılına kadar her yıl 3 ila 5 milyon erken ölümün engellenebileceği vurgulandı.
Devamını Oku »

Zehirli mantarlara dikkat

Yemeklere lezzet katan mantarlar, dikkat edilmediği zaman zehirlenmelere de neden olabiliyor. Uzmanlar, sonbaharın gelmesiyle birlikte ortaya çıkan mantar türlerinin bazılarının yenebileceğini bazılarının ise ciddi zehirlenmelere neden olabileceği konusunda uyardı. Yağışların artmasıyla ormanlık alanlarda mantar toplayan kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirten uzmanlar, mantar zehirlenmelerinin karaciğer nakline hatta ölümlere bile neden olabileceğine dikkat çekti.

15-20 bir arası mantar çeşidi var

Mantar zehirlenmelerinin ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini belirten Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Cem Ergül, Türkiye’de yetişen 15-20 bin çeşit mantar olduğu belirterek şunları söyledi:
“Bunların 150’si yenilebilir mantar. 200’ü ise zehirli olmasına rağmen 17’si öldürücüdür. Zehirlenmelerin bir kısmı geçici hafif zehirlenmeler olurken bazısı da ölümcül olabiliyor. Öldürmese de karaciğer ve böbrekte kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Çok yoğun çalışan otorite bir şahıs bazen mantara baktığı zaman, dış görünüşünden zehirli olup olmadığını yüzde 80 anlayabilir. Ancak yine de risklidir. Şöyle bir durum da var; vatandaşın yıllardır mantar topladığı bölgeye dışarıdan zehirli bir mantarın sporları gelerek oraya yerleşebilir. Vatandaş da o zehirli mantarı ayırt edemeyip yerse zehirlenmesi muhtemeldir. Ayrıca bazıları geçmişini bilmedikleri bölgelerde mantarı görüp köyündeki mantara benzetiyor. Zehirlenmelerin çoğu da sanıyorum öyle oluyor.”

Mantar zehirlenmelerinde artış var

Toplama mantarların bilinçsizce tüketilmesi sonucu karaciğer yetmezliğine kadar giden zehirlenmelerle karşılaştıklarını dile getiren Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Nermin Kelebek Girgin da konuyla ilgili şunları söyledi:
“Her yıl onlarca hasta bu nedenle yoğun bakımlara yatarak tedavi edilmekte. Bir kısmı da ne yazık ki kaybedilmekte. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde zehirlenmelere rastlıyoruz. Sonbaharın yağış mevsimi olmasından dolayı mantarların hızla çoğalmasıyla beraber zehirlenmelerde de artış olmakta. Genellikle zehirli mantarı yedikten sonra birkaç saat içinde semptom görülmezse her şey normal gibi düşünülüyor. Ancak günler sonra karaciğer yetmezliğiyle gelen hasta kaybedilebiliyor. Erken dönemde genellikle bulantı, kusma, hayal görme gibi semptomların yanı sıra sara nöbeti gibi nöbet geçirme görülebiliyor.”

Çoğunda karaciğer yetmezliği gelişiyor

“Hastaneye gelen hasta erken dönemdeyse mide yıkama ve aktif karbon dediğimiz yöntemle zehri bağlamaya çalışıyoruz. Karaciğer ve böbrek yetmezliğine kadar ilerlemişse diyaliz uygulamak zorunda kalıyoruz. Eğer karaciğer yetmezliği ilerlemişse de karaciğer nakline kadar giden süreç başlamış oluyor. Kaybedilen vakalar da genellikle karaciğer yetmezliğinden kaybediliyor. Hastaların bazıları acil servise geldiğinde herhangi bir laboratuar bozukluğu görmüyoruz. Ama bunlar da yine gözlem amacıyla hastaneye yatması gerekiyor. Bir kısmının da tekrarlayan kontrollere devam etmesi gerekiyor. Doğru ellerden yenilmesi gerekiyor mantarın. Kültür mantarıyla bile zehirlenmelerin ortaya çıktığını görüyoruz bazen. O yüzden poşeti açılmış, kirlenmiş mantarların yenmemesi lazım.”
Devamını Oku »

Antidepresan ilaçların bilinmeyen etkileri

Stres, depresyon ve psikolojik rahatsızlıklar kullanılan ilaçların tümüne halk arasında antidepresan deniliyor. Birçok antidepresan ise yanlış kullanım ve komşu tavsiyesi üzerine kullanıldığı için insanlara yarardan çok zarar veriyor. Peki, antidepresanların etkileri nelerdir? Bu ilaçların ne gibi yan etkileri bulunur? İşte uzmanından yanıtlar…

Antidepresanlar hangi durumlarda kullanılıyor?
İlaçlar arasında en çok tartışılan grubun antidepresanlar olduğunu hatırlatan Psikiyatrist, Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, bu ilaçların, etkileri ve yan etkileri hakkında bilgi vererek şunlaır söyledi:
“Halk arasında tüm psikiyatri ilaçlarına antidepresan denir. Antidepresan ilaçlar, ilk olarak depresyon tedavisinde kullanılan ilaç olarak kullanılmaya başlandı. Bugün pek çok psikiyatrik bozuklukta bu ilaçlar kullanılmaktadır. Depresyon, kaygı bozukluğu, takıntı hastalığı, panik bozukluk, sosyal fobi, uyku sorunları ve bunlar gibi birçok psikiyatrik durumda psikiyatri hekimlerince hastalara önerilmektedir."

“Arkadaş önerisiyle antidepresan kullanılmaz”
Bu ilaçlar, tansiyon ve şeker ilaçlarından pek de farklı değildir. Antidepresan ilaçlarla ilgili en önemli bilgi, arkadaş önerisiyle kullanılmaması gerekliliğidir. Bazı kişiler arada sırada bir tane içerek iyileştiklerini düşünmektedir. Bu tamamen yanılgıdır. Antidepresan ilaçlar, oldukça yaygın kullanılmaktadır. Antidepresan ilaçlar, diğer ilaçlar gibi yan etki yapabilmektedir. Yan etki oluştuğunda kişiler, kendilerine ilaç yazan hekime başvurarak ondan yardım istemelidir. Psikiyatrik tedavilerin en önemli kısmı işbirliğidir. Dolayısıyla sorun olduğunda hekimle işbirliği yapmak gerekir.”

Doktora danışarak antidepresan kullanılmalı
“Antidepresan ilaç kullananlar belki diğerlerine göre biraz daha hassas olduklarından dolayı, ilaç prospektüsünü okumaktadırlar. Buradaki bir sürü olası yan etkiyi görüp kullanmaktan vazgeçebilirler. Böyle kaygı yaşayanlar, bu konuda bilgilenmek için mutlaka hekimleriyle görüşmelidir. Bu korkuyla ilaç kullanmamak, kişinin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.”

Antidepresan ilaçların yan etkileri nelerdir?

“Antidepresan ilaçların olası en sık yan etkisi, kilo alımı, iştahsızlık, mide bulantısı, uyku hali, sersemlik, cinsel isteksizlik, kabızlık ve ishal olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Bunun yanı sıra aşırı bir neşe hali olmuşsa yine hekiminizle görüşünüz. Bu gibi durumlarda hekime başvurarak ilaç değişimi sağlanabilir.”

Antidepresan kullananlara önemli uyarılar:

1. Antidepresan ilaçları ancak hekim yazdığında kullanmak gerekir.

2. Antidepresanlar ilk kullanımda etki etmez çoğu zaman en erken 2-3 hafta sonra etkisi başlar.

3. Antidepresanlar çoğu zaman tedavilerde en az altı ay kullanılmak durumundadır.

4. İlaca başladıktan sonra mutlaka belirli aralıklarla psikiyatri kontrolüne gidilmelidir.

5. İlaca başlarken de ilacı bırakırken de psikiyatriste danışarak hareket etmek gerekir.

6. Diğer ilaçlarla birlikte kullanıldığında öncesinde mutlaka hekime sorulmalıdır.

7. Uykusuzluk durumlarında yakınlarımızın önerileriyle antidepresan kullanmak işe yaramaz.

8. Çoğu antidepresan sabah tok karnına alınır.

9. Her psikiyatrik soruna, her antidepresan iyi gelmez.

10. Antidepresan ilaçların çok az bir kısmının bağımlılık yapma riski vardır. Bağımlılık yapan psikiyatri ilaçları, ancak özel yeşil reçeteyle satılabilir.

11. Antidepresan ilaçların çok az bir kısmı uyku yapar.

12. Antidepresan ilaçlar “kafa yapma hapları” değildir.

13. Antidepresan ilaçlar psikiyatrik bir sağlık sorunu olanlarda dünyanın her yerinde kullanılmaktadır.

14. Antidepresan ilaçlar insanların kişiliklerini değiştirmez.

15. Antidepresan ilaç insanları robotlaştırmaz. Birçok kişinin antidepresan kullandığını fark edemezsiniz.

16. Antidepresan kullanan kişiler tehlikeli değildir.

17. Antidepresan ilaçlar tedavi edici ilaçlardır. Sorunları geçiştiren ilaçlar değildir.

18. Antidepresan ilaçlar işe yaramayan ilaç değildir.
Devamını Oku »

Çocuklarınızı bu besinlerden uzak tutun



Daha sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için çocukların beslenmelerine de çok dikkat etmek gerekiyor. Çocukların ilerleyen yaşlarında kronik hastalıklara yakalanmamaları için bazı besin gruplarına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, çocukların uzak durması gereken besinler hakkında bilgi verdi. Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunun önemli olduğunu belirten Enç, şunları söyledi:

Çocuklar için ön önemli öğün kahvaltı

“Süt ve et ürünleri, sebze ve meyvenin yanı sıra tahıl grubu çocukların sağlıklı beslenmeleri için önemli. Süt, yoğurt, et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve, ekmek, bulgur, makarna, pirinç gibi besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesine dikkat edilmelidir. Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir.

Haşlanmış yumurta yedirin

“Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt çocuklar için kahvaltıda yeterlidir. Özellikle kaliteli protein ve zengin vitamin ve mineral içeriğinden dolayı haşlanmış yumurtanın sıklıkla tüketilmesi önerilmektedir.”




Açıkta satılan gıdalar sağlığı tehdit ediyor




“Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir. Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir. Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.”




Çocukları sigara çilen ortamdan uzak tutun




“Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips vb. yağlı ve tuzlu besinler veya gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları, kuru yemişlerin ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi daha yararlıdır. Çocuklara sigarasız bir ortam sağlamak, onların yanında sigara içmekten kaçınmak ve en azından yaşadıkları ev ortamını sigara içilmez bir yer haline getirmek çocukların sağlığını korumak açısından son derece önemlidir.”




Bu besinler çocuklarınızın sağlığıyla oynuyor




KAHVE: İçeceği elde edilen bu bitki, kalp krizine yol açmasının yanı sıra, uyuma zorluğu ve dişlerde sararmaya yol açıyor.




PATATES KIZARTMASI: Patates kızartmsının içinde yüksek oranda bulunan akrilamid maddesi nedeniyle uzun süre tüketilirse damar sertliği, şişmanlık ve kansere neden olabiliyor.




ALKOLLÜ İÇECEK: Alkol kullanımı beyin ve sinir sistemini olumsuz yönde etkiliyor.




SOSİS, SALAM: İçinde sodyum nitrit bulunan salam ve sosisin tüketilmesi kansere neden oluyor.




CİPS: Cips yemek yağ içmekten farksız diyen uzmanlar, kanserden obeziteye, diyabetten alzheimere kadar birçok hastalığa neden olduğunu vurguluyor.




ASİTLİ İÇECEK: İçerisinde asit barındıran bu içecekler mide ve bağırsak hastalıklarına neden oluyor.




HAZIR ÇORBA: Toz haline getirilmiş, defalarca işlem görmüş, içinde çok fazla katkı maddesi bulunan hazır çorbalar kansere neden oluyor.




BOYALI ŞEKER: İçinde boya yapıcı kimyasalları barındıran şekerler diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.




ÇİĞ YUMURTA: İçinde bulunabilecek zararlı salmonella mikrobu nedeniyle hastalıklara yol açıyor.




HAZIR MEYVE SULARI: Hazır meyve sularının katkı maddeleri içermesi ve aynı zamanda glikoz yani şeker oranlarının yüksek olmasından dolayı, evde taze sıkılmışlar tercihimiz olmalıdır.
Devamını Oku »

Saturday, September 26, 2015

Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?


Göz Altı Torbaları
Toplumumuzda herkesin başına gelebilen bir rahatsızlık olan göz altı torbaları birçok kişiyi etkilemektedir. Bir türlü geçmek bilmeyen bu şiş görünümü görünüş itibariyle kişinin kendini kötü hissetmesine sebep olabilir. Genellikle çoğu insan bu oluşan torbaların kendilerini bitkin ve yaşlığı gösterdiğini düşünürler. Çevreden gelen tepkiler bu duruma yardımcı olduğu söylenemez.

Bu rahatsızlığın gelişmesine sebep olan faktörler bulunmaktadır. Bunlar;
Yaşın ilerlemesi ile göz altındaki deride sarkma ve incelme, yaşla beraber göz altı torbalarının meydana gelmesi
  • Yetersiz uyku
  • Stres
  • Yorgunluk
  • Su kaybı
  • Aileden gelmesi
  • Alerji
  • Soğuk algınlığı
  • Sigara
  • Alkol
  • Regl dönemi
  • Güneş ışınları
  • İnsani bir tepki olan ağlamak
  • Ödem
  • Sodyum
  • Böbrek rahatsızlıkları
  • Enfeksiyonlar
  • Tiroid sorunları
  • Alerjik reaksiyonlar
  • Gebelik

Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?
Gün içinde vücudun ihtiyacı kadar sıvı tüketimi yapmak gerekir. Bu torbalar toksinlere neden olur. Bu sebeple toksinleri vücuttan atmak için bol bol su içmek gerekir.
Doktor kontrolünde kişilerin sodyum alımı yapması tavsiye edilir.
Düzenli uyku etkili bir yöntemdir. Günde minimum 6 saat ve maksimum 10 saat uyulması önerilir. Göz altı kırışıkları içinde kaz yağı kullanılabilir.
Soğuk salatalık dilimlerini gözün üzerine bırakıp 30 dakika beklettikten sonra fayda sağlayacaktır.
Ekstra demir alımını ıspanak, üzüm, kurtulmuş meyve ve brokoliden alınabilir.
Kahve, alkol, peynir, beyaz şeker, gazlı içecekler, kızarmış gıdalar, et suyu, beyaz un, soya sosu, tuz ve monosodyum glutamat içeren besinler gibi sıvı tutumunu teşvik eden içeceklerden kaçınılması önerilir.
Bitki çayları ve bol bol yeşillik tüketilmesi tavsiye edilir. Salatalık, karpuz, kızılcık, elma, üzüm ve kuşkonmaz gibi sulu meyve ve sebzeler tüketilmesi etkili olacaktır.
Hindistan cevizi suyu ve yeşil çay da iyi gelen yöntemlerden biridir.
Kavun, domates, muz, çilek, yoğurt ve patates gibi potasyum açısından zengin gıdalar suyu tutmasına yardımcı olur.
Vitamin bakımdan A, E ve C besinli (havuç, koyu yeşil yapraklı sebzeler, biber, turunçgiller, fındık, tohum ve soğuk preslenmiş yağlar) gibi doğal gıda kaynakları oldukça faydalıdır.
İlaç kullanımı doktor kontrolünde yapılması şiddetle tavsiye edilmektedir.
Devamını Oku »

Menisküs Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir?


Menisküs
Menisküs kişi dizinde bulunan kıkırdak dokudan oluşmuş bir yapıdır. Doku, dizde, altta ve üstte bulunan 2 ana bacak kemiğinin birleştiği yerde bulunmaktadır ve bu 2 kemiğin sürtünmesini engellemekte önemli bir rol oynamaktadır.

Genellikle menisküs diz problemi olarak kullanılmaktır fakat problemin asıl ismi menisküs yırtığıdır. Genellikle bu yırtık dizin ani bir şekilde dönmesi yada bükülmesiyle meydana gelir. Bu rahatsızlık sporcularda yaygın bir şekilde görülür ancak gündelik yaşamda yapılan ters bir hareket, atılacak yanlış bir adım dizin burkulmasına ve menisküs yırtılmasına neden olabilir. Şu bilinmelidir ki ilerleyen yaş ile beraber yıpranan menisküs çok kolay yırtılabilir.

Belirtileri
  • Ağrı ve yırtığın bulunduğu yerde meydana gelen şişlik bu rahatsızlığın en sık görülen belirtisidir. Büyük yırtıklarda şişlik dizin kilitlenmesine sebep olabilir. Bu durumda yürüme zorlaşır. Bunun yanında diğer belirtiler ise;
  • Eklemin hareket açıklığında azalma
  • Takılma
  • Kitlenme
  • Dizde sıvı akışı hissi
  • Diz içinde sıvı birikmesi

Nedenleri
  • Menisküs bazı durumlarda yırtılabilir. Bunlar;
  • Diz üstünde düşmeler
  • Dizin yıpranması
  • Dize gelen tekmeler
  • Trafik kazaları
  • Ayağın takılması
  • Devamlı olarak yaşlılarda dize alının küçük darbelerin birikmesi
  • Futbol gibi sporlarda dizdeki dönme hareketleri

Tedavisi

Bu rahatsızlığın olduğu kesinleşen hastalar için ilk etapta ameliyat seçeneği düşünülmez. Sıkı bandaj, soğuk uygulama, bacağı uzun süre dinlendirme ve spora bir müddet ara verilmesi gibi durumlar bu rahatsızlığın tedavisinde başarıya ulaşmaktadır. Doktor tarafından hastaya ağrı ve şişliği dindirmeye yönelik ilaçlar verilebilir. Bu ilaçların doktor kontrolünde olması şiddetle tavsiye edilir. Doktor tarafından hastaya fizik tedavi ve kas güçlendirici egzersiz önerilebilir. Ağrının ısrarla devam ettiği hastalara cerrahi müdahale önerilebilir. Kanama olup olmadığı incelenir. Eğer kanama varsa durum kötüdür. Bu nedenle düzelmesi de zordur. Kanama olan yer dikilir yada bu kanamanın olduğu kısım alınır. Düzelme kalan dokularla beklenir. Şayet kanamayı durdurmak için dikiş atılırsa bu durumun korunması gerekir ancak genellikle sorunlar oluşur. Bu sebeple doku çıkartılır. Ameliyat sonrası kayganlık ve şok emici özelliğini kaybeden kısım kireçlenmeye neden olmaktadır. Doktorunuza danışarak gerekli bilgileri alabilirsiniz.
Sağlıklı yaşam sağlıklı bilgi.
Devamını Oku »

Kulak Çınlaması Nedir?


Kulak Çınlaması
Genellikle insanlar kendi aralarında biri beni andı diye yorumladığı kulak çınlaması tip dilinde tinnitus diye bilinir. Bu çınlamalar genellikle önemsizdir ancak nadir de olsa altta yatan bir hastalığın habercisi olabilir. Şayet kulak çınlaması sürekli hale geldiyse, dikkat bozukluğu, uykusuzluk, baş dönmesi gibi belirtilere sebep oluyorsa yada herhangi bir şekilde günlük hayatı problem teşkil etmeye başladıysa en yakın sağlık kuruluşuna başvuru yapılması şiddetle tavsiye edilir.

Çınlamadan şikayet eden kişiler çınlamayı farklı şekillerde fakat kendilerine göre anlatabilirler. Bunun nedeni genellikle bu ses dışarıdan duyulmaz. Vızıltı, vınlama, uğuldama, çınlama biçiminde, şiddeti kişiden kişiye değişen ve kulakta yada bazen de kafanın içinde duyulan bir ses olarak anlatıldığı olur.
Genellikle kulak çınlaması başkaları tarafından dışarıdan duyulamaz fakat nadiren de olsa dışarıdan duyulabilen kulak çınlamaları vardır.

Nedenleri

Belli başlı nedenler olmasına karşın bazı kulak çınlamaların kaynağının belirlenemediği de olur. Yaşın ilerlemesiyle ile birlikte doğal olarak ortaya çıkan işitme kaybı, işitme sinirlerinin hassasiyetinin azalmasına ve çınlamaya sebep olur. Gençlerde sık sık gürültülü yerlerde bulunmak yüksek sesle ve kulaklıkla müzik dinlenmek veya gürültülü iş makinelerine yakın çalışmak gibi sebeplerden dolayı kulak çınlaması ve işitme kaybı görülebilir. Kulak çınlamasının diğer nedenleri ise;
  1. Kulak kiri
  2. İç kulaktaki hücrelerin hasar görmesi
  3. Kulak kemiğindeki değişimler
  4. Kulağı etkileyen hastalıklar
  5. Anemi
  6. Meniere hastalığı
  7. Kadınlarda hormonal değişimler
  8. Baş yada boyun yaralanmaları
  9. Pek çok ilacın yan etkisi
  10. Akustik nöroma
  11. Yüksek tansiyon
  12. Damar tıkanıklığı
  13. Cep telefonu
  14. Hipertiroid
  15. Temporomandibular eklem bozuklukları
  16. Baş ve beyin tümörleri

Kulak çınlaması sürekli hale geldiyse ve kişi sıkıntı yaşamaya başladıysa doktora başvurulması tavsiye edilmektedir. Doktor tarafından kişiye ilaç kullanımı verilebilir ancak doktor kontrolünde olmayan ilaç kullanımı kişiye tavsiye edilmez. Bu çınlama farklı bir nedenden dolayıda oluşmuş olabilir. Bu nedenle doktora danışarak bilgi alınması kişi için en uygun bir seçenek olacaktır. Doktor tarafında uygulanan tedavi yöntemi ile sorun ortadan kaldırılır.
Sağlıklı bilgi sağlıklı yaşam.
Devamını Oku »

Damarları temizleyen besinler



Yeşil çay, damarlara hasar veren oksidatif stresi azaltır ve damarları temizler. İçerdiği antioksidanlar kolesterolü düşürür ve bu sayede kalbi korur.

Tarçın, antioksidan deposu olan tarçın, kandaki şekeri düşürür ve bu sayede damarlar için çok faydalıdır. Günde 1 çay kaşığı tarçının kandaki yağ oranını %26 oranında azalttığı kaydedilmiştir.

Badem, e vitamini, çözünebilen lif ve tekli doymamış yağlar açısından oldukça zengin olan badem, içerdiği antioksidanlar sayesinde damarlardaki hasarı engeller.

Zerdeçal, damar temizliğinde en etkili baharatlardan biridir. Ayrıca damar sertliğini önler ve yağ depolanmasını engeller.

Kuşkonmaz, damarlardaki baskıyı azaltır ve bu sayede kan akışını hızlandırır. Ayrıca damar tıkanıklığı ve enflamasyona da iyi gelir.

Yaban mersini, özellikle kolesterolü düşüren bu meyve kan akışını dengeler ve bu sayede kalp için çok faydalıdır.
Sağlıklı yaşam sağlıklı bilgi
Devamını Oku »

Sunday, September 6, 2015

Kanserde yeni umut



Brezilya’ya özgü bir eşek arısında bulunan zehrin, kanserle mücadelede savunma mekanizması olarak kullanılabileceği açıklandı. Sao Paulo Üniversitesi’ndeki uzmanlar, eşek arısında bulunan toksinin kanserli hücrelere yapışarak bu hücreler için hayati önemdeki molekülleri sızdırdığını ve bu yolla onları öldürdüğünü belirledi. Uzmanlar çalışmaların henüz ilk aşamalarında olduğuna ve bu yöntemin insanlar üzerinde etkisinin görülmesi için daha çok araştırma yapılması gerektiğini hatırlattı. Latince adı Polybia Paulista olan saldırgan eşek arısı türü Brezilya’nın güneydoğusunda yaşıyor. Bu arının iğnesinde MP1 adı verilen önemli bir zehirli madde bulunuyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, bu toksinin kanserli hücreleri hedefleyip öldürebileceği sonucu çıktı.

Arının zehri kanserli hücreleri öldürüyor!

Araştırmayı yöneten Prof. Joao Ruggeirio Netto ve ekibi MP1 toksininin kanserli hücrelerin yüzeyinde anormal bir şekilde yayılan yağ molekülleriyle etkileşime girerek, hücreler için hayati önemdeki moleküllerin dışarı sızmasını sağladığını saptandı. İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Uzmanı Dr. Paul Beales ise, hücre zarındaki yağlara saldıran kanser tedavilerinin tamamen yeni bir ilaç türünü beraberinde getirebileceğini söyledi. İngiltere Kanser Araştırmaları Vakfı’ndan Dr. Aine McCarthy de “Araştırmanın bu ilk aşaması Brezilya eşek arısının zehrinin kanser hücrelerini laboratuvarda nasıl öldürdüğü konusundaki bilgimizi artırıyor” şeklinde konuştu.
Devamını Oku »

Damarları temizleyen besinler






Yeşil çay, damarlara hasar veren oksidatif stresi azaltır ve damarları temizler. İçerdiği antioksidanlar kolesterolü düşürür ve bu sayede kalbi korur.

Tarçın, antioksidan deposu olan tarçın, kandaki şekeri düşürür ve bu sayede damarlar için çok faydalıdır. Günde 1 çay kaşığı tarçının kandaki yağ oranını %26 oranında azalttığı kaydedilmiştir.

Badem, e vitamini, çözünebilen lif ve tekli doymamış yağlar açısından oldukça zengin olan badem, içerdiği antioksidanlar sayesinde damarlardaki hasarı engeller.

Zerdeçal, damar temizliğinde en etkili baharatlardan biridir. Ayrıca damar sertliğini önler ve yağ depolanmasını engeller.

Kuşkonmaz, damarlardaki baskıyı azaltır ve bu sayede kan akışını hızlandırır. Ayrıca damar tıkanıklığı ve enflamasyona da iyi gelir.

Yaban mersini, özellikle kolesterolü düşüren bu meyve kan akışını dengeler ve bu sayede kalp için çok faydalıdır.
Devamını Oku »

Kolon kanserinde umut ışığı ?



Karaciğere yayılan kolon kanserinde, sağlam dokulara zarar vermeden ışın yayan “kürecikler” ile tümörün yok edildiği tedavi, hem hastanın yaşam süresini uzatıyor hem de kemoterapi uygulanamayan hastalarda bile fayda sağlıyor. Kolon kanserinde karaciğer metastazı olan son evredeki hastalarda kullanılan “seçici iç radyasyon tedavisinin (SIRT)” bilimselliğinin kanıtlanmasıyla, ilk evre hastalar için de umut doğdu.

Dünyada 10 Türkiye’de ise 7 yıldır, cerrahi müdahale veya kemoterapi sonrası uygulanan ve 530 hasta üzerinde denenen yöntem, “SIRFLOX” adı verilen çalışmayla Chicago’daki Amerikan Ulusal Kanser Kongresi’nde (ASCO) açıklandı. Araştırma sonuçlarında, kemoterapiye göre çok daha az yan etkisi olan yöntemin, tümör hedefli olduğu için karaciğerin sağlıklı dokusuna zarar vermediği ortaya çıktı. Böylece, daha önce bilimselliği tam kanıtlanmadığı için sadece hastalığın son evresinde başvurulan SIRT tedavisi, hastalara başlangıç tedavisi kapsamında da uygulanabilecek.

SIRFLOX çalışmasının baş araştırmacılarından Avustralya Melbourne Hastanesi Danışman Onkolog Hekimi Doç. Dr. Peter Gibbs, İstanbul’da düzenlenen toplantıda araştırmanın sonuçlarını Türk hekimleri ile de paylaştı.

Gibbs, yaptığı açıklamada, çalışmayı 530 hasta üzerinde kemoterapi sonuçlarıyla karşılaştırmalı gerçekleştirdiklerini belirterek, “Bu yeni tedaviyle daha fazla hasta tedavi olabilecek çünkü daha önce hastalığın son aşamalarında kullanılıyordu. Şimdi ise ilk aşamalarında yapılırsa daha etkili olacak” dedi.

Söz konusu tedavinin her yaş grubu hastada uygulandığına dikkati çeken Gibbs, “Kemoterapi gören hastaların yan etkilerini tolere edebilmesi için oldukça genç ve dayanıklı olması lazım ama bu tedavide hasta 90 yaşında olsa da tedavinin yan etkilerini iyi bir şekilde tolere edebilir. Çünkü kemoterapiye göre bir doz veriliyor” değerlendirmesinde bulundu. Uygulama sırasında hastanın sadece iğne yapılırken hissettiğine benzer bir acı duyduğunu ifade eden Gibbs, çok az kişide çeşitli mide rahatsızlıkları ortaya çıktığını başka bir yan etkisinin bulunmadığını söyledi.
Devamını Oku »

Sunday, August 16, 2015

How can I prevent excessive sweating?

Thoracic Surgery Specialist Assoc. Dr. The lower the country, the normal levels of sweating actually draws attention to a variety of benefits. Rural, "Sweating is a normal and excessive sweating can be divided. Salt from the body by sweating normal, urea, acid and a variety of toxic substances excreted, could disorders such as under hormonal or metabolic disorders, excessive sweating "in diyor.özellikl the summer when everybody is complaining about sweating, most of the time can adversely affect our quality of life. Center on the normal and dealt with under two headings as excessive sweating, sweating Thoracic Surgery Specialist Assoc. Dr. Altan Kir, değiniyor.k is the important point, "a normal adult, about 2 to 4 million sweat glands and sweat is released on average 500 cc's of these days. The main function of this is to keep the epidemic under control of body temperature. When the air temperature or the increase in the reasons the body temperature as exercise, away from evaporating from the body part of the release of sweat, thus cooling stimulated sweat glands in sağlar.stresl the situation and may increase sweating without an increase in body temperature, "he says. A small amount of salt with the body of water together with sweat normally, urea, said that uric acid and disposed of various toxic substances broke, the largest of the sweat secretion, making cloth majority odorless, clear liquid secreted by getiriyor.aşır expressed the eccrine sweat glands sweating mental health threat ediyorterl roll daily Rural, indicating that the situation found in 1 percent of people have extreme enough to affect the life, "excessive sweating; usually hands, armpits, or seen in a few areas such as the face and feet. Hormonal or metabolic disorders, infectious diseases, psychiatric disorders, such as some medicines cause side effects or overweight can lead to excessive sweating. Excessive heat overwhelms people ...
Devamını Oku »

How to Become an Exercise Addict healt


How to stay motivated

by Amanda MacMillan

We all have friends who, despite hectic schedules, never miss a day at the gym. Who can't stop talking about the next 10K. Who can't stop smiling after yoga class. Sure, they’re a little, well, obsessive about working out. But we envy them! The good news is we all have the potential to become fitness-obsessed, says Tom Holland, a Connecticut-based celebrity fitness trainer, exercise physiologist, and expert in sports psychology. Here are 20 proven ways to make exercise a habit.
Devamını Oku »

Excessive heat kills?

Prof. Dr. Sebahattin Ateşal, extreme heat; increase the damage of a heart attack in heart blood flow to the balance, sudden drop in blood pressure, and that leads to symptoms such as worsening heart failure. Ateşal, said in a statement, noting the increase in the period of temperature and humidity can be dangerous for heart and vascular patients, carried out in 65 years people in one study, 20 passing each degree of mortality, he said was determined that the increase of 2 percent. These increases more in men 60, Ateşal explaining that women are 70 years and older patients affected, 32 degree air temperature and the humidity was observed adverse effect with more than 60 percent also stressed that the arrival of hot syndrome.

Trigger heart attack!

1-2 weeks as a warm human body to adapt in a short time voicing Prof. Ateşal, extreme heat and put in place the increased loss of water and salt along with what not complied with, that the darkening and an increase in blood clotting tendency also pointed out that it triggered the heart attack
Important note to go out in hot weather, although not obligatory
Devamını Oku »