Siz yabancı bir yerde uyurken neler hissediyorsunuz?Çoğu kişi aslında yabancı biryede uyurken pek rahat edemezler ve bunun için stres olurlar ve bu stresi gece boyu yaşarlar kendi evinde uyumanın rahatlığına erişemezler.Bilm adamlarının yaptığı çalışmalarda da görünüyorki insanar başka bir yerde uyurken beyni daha farklı çalışıyor ve sürekli bilinçli kalıyor.O yüzden insanlar kendi evlerinde daha mutlu...
Medical Store
Friday, April 29, 2016
Uyuma Hemde bilmediğin bir yerde
Devamını Oku »
Thursday, April 28, 2016
E-Sigara Nedir?
Doktorls elektronik sigara hakkında ne düşünüyor.Bunun cevabını anlamak için ingilteredeki doktorlar bu sorunun açık cevabını veriyor.İngiliz doktorlar elektronik sigaraya destek veriyorlar.Üniversitelerede yapılan araştırmalara göre yapılan bir raporda elektronik sigaranın güvenli olduğunu sonucuna varılmıştır.Devletlerde insanların normal sigaradan uzaklaşmasını sağlamak için elektrionkik sigaraya desteğini açıkladı bunun içinde insanları teşvik ediyorlar..
Ama bize sorulacak olsa her ikisede kullanılmaması gerekmektedir.Sigara sigaradır ve sağlığa zararlıdır.
Saturday, April 9, 2016
Oruç, diyabetle mücadelede etkili olur mu
Dünya Sağlık Örgütü, diyabet alarmı verdi.
Dünyada her 11 kişiden birini etkileyen hastalık, Avrupa ülkeleri arasında en hızlı artışı Türkiye'de gösteriyor.
Diyabetle mücadelede, hayat tarzını değiştirmek kilit önemde.
Aşırı kilo ve hareketsiz bir yaşam, Tip 2 diyabetin önünü açan ana unsur olarak görülüyor.
Oxford Üniversitesi Genetik Profesörü Frances Ashcroft, kilo sorununu kontrol etmek için aralıklı olarak oruç tutma alışkanlığını geliştirmeyi öneriyor.
İşte dünyayı iyileştirmek için ne yapardınız sorumuza verdiği yanıt..
Wednesday, February 3, 2016
Zika virus' Rio Olympics N annulment of the question
Brazil, the Summer Olympics to be held in Rio de Janeiro in August announced that Zika virus outbreak because there is a possibility of such cancellation.
Officials said the virus to create a threat to pregnant athletes or non-viewers.
The statement made by the President of Brazil Dilma Rousseff's office "to people who come to Brazil, they are not pregnant, we have to explain that no risk of the virus." The statement said.
Rousseff covered by health officials to combat the virus, providing a suitable environment to mosquito breeding and housing, especially in stagnant water which gave private property inspection authority.
More than 200 soldiers assigned to carry out inspections in Brazil.
'The time has come to take Step'
On the other hand, it depends on the United Nations World Health Organization (WHO), in an extraordinary meeting on Monday was declared a global emergency because of Zika virus.
WHO Zikade led to the death of thousands of people will deal announced in the same category with the Ebola outbreak.
WHO dr.margaret President Chen "an extraordinary situation", he said it was time to take steps against the outbreak qualified.
effective virus in Latin America, in the case of pregnant women, infants' brain development to prevent contamination and normally heads to remain small (microcephaly) leads.
incomplete for the brain development of babies, the disease can be fatal.
only 4 thousand microcephaly cases were recorded in Brazil in October.
Officials said the virus to create a threat to pregnant athletes or non-viewers.
The statement made by the President of Brazil Dilma Rousseff's office "to people who come to Brazil, they are not pregnant, we have to explain that no risk of the virus." The statement said.
Rousseff covered by health officials to combat the virus, providing a suitable environment to mosquito breeding and housing, especially in stagnant water which gave private property inspection authority.
More than 200 soldiers assigned to carry out inspections in Brazil.
'The time has come to take Step'
On the other hand, it depends on the United Nations World Health Organization (WHO), in an extraordinary meeting on Monday was declared a global emergency because of Zika virus.
WHO Zikade led to the death of thousands of people will deal announced in the same category with the Ebola outbreak.
WHO dr.margaret President Chen "an extraordinary situation", he said it was time to take steps against the outbreak qualified.
effective virus in Latin America, in the case of pregnant women, infants' brain development to prevent contamination and normally heads to remain small (microcephaly) leads.
incomplete for the brain development of babies, the disease can be fatal.
only 4 thousand microcephaly cases were recorded in Brazil in October.
Thursday, October 29, 2015
Boğaz enfeksiyonu sedef ataklarına yol açabilir
Dünyada 125 milyon insanı etkileyen, nedeni kesin olarak bilinmeyen ve tedavisi bulunmayan ancak tıbbi yöntemlerle kontrol altına alınabilen sedef hastalığının gelişiminde, halk arasında "beta mikrobu" olarak bilinen boğaz enfeksiyonlarının etkili olabileceği belirtildi.
Türk Dermatoloji Derneği (TDD) Sedef Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Erkan Alpsoy, 29 Ekim Dünya Sedef Hastaları Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, sedefin toplumda sık görülen, ataklarla birlikte genellikle uzun süre devam eden ve farklı görünümlerle ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu ve en çok plak tipinde görüldüğünü ifade etti.
Hastalığın, sağlam deriden keskin sınırla ayrılabilen, deriden kabarık kızarıklıkların üzerini kaplayan ve hastalığa ismini veren sedef veya gümüş renginde pullanmalar ile kendini gösterdiğini anlatan Alpsoy, Sedef Dernekleri Uluslararası Federasyonu'nun verilerine göre, dünyada 125 milyonun üzerinde sedef hastasının bulunduğu bilgisini verdi.
Alpsoy, sedef hastalığının soğuk kuzey iklimlerinde, daha sıcak olan tropikal bölgelere göre daha sık görüldüğüne dikkati çekerek, "Amerika ve Avrupa'da yaklaşık olarak her 100 kişiden 2 kişide hastalık görülür. Buna karşın Afrika ve Asya ülkelerinde görülme sıklığı daha düşük olup her 100-200 kişiden birinde görülmektedir. Türkiye'de hasta sayısının 400-800 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir" diye konuştu.
Sedefin her iki cinste de eşit oranda ve en sık 20-30 yaşları arasında görüldüğünü dile getiren Alpsoy, hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğini ancak bağışıklık sistemi, genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucunda geliştiğinin düşünüldüğünü belirtti.
"Kese yapmak sedefi şiddetlendirir"
Alpsoy, sedefe yatkın kişilerde fiziksel travmalar, kaşıma, ovalama ya da yolma gibi işlemlerin, banyoda liflenme veya keselenmenin ataklara yol açabildiğine dikkati çekerek, "Çoğu hastada ılımlı güneş ışını hastalık belirtilerini iyileştirir. Bu nedenle yaz aylarında belirtiler hafifleyebilir. Buna karşın bazı hastalarda aşırı güneşlenme veya güneş yanıkları hastalığın ataklarına neden olabilir" dedi.
Enfeksiyonların da sedef hastalığı için bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Alpsoy, "Özellikle streptokok nedenli boğaz enfeksiyonları sedef hastalığını başlatabilir veya sedef hastalığı ataklarına neden olabilir" dedi. Streptokok'un halk arasında beta mikrobu olarak bilindiğini anımsatan Alpsoy, şunları kaydetti:
"Bazı hastalarda sedef hastalığının başlangıcında veya şiddetlenme öncesinde, yoğun ruhsal stres öyküsü alınabilmektedir. Öte yandan bazı ilaçlar hastalığın gelişimine veya şiddetlenmesine yol açabilmektedir. Ağızdan veya damar yoluyla alınan kortizon, sıtma ilaçları, ruhsal hastalıklarda kullanılan lityum, tansiyon ilaçlarından beta blokerler, bir çok hastalıkta kullanımı olan interferon gibi ilaçlar ve ağrı kesicilerin bir bölümü bu ilaçlardan bazılarıdır. Sigara ve alkol de ataklara yol açabilmektedir."
Sedef hastalığının her 10 hastadan 2'sinde eklem şikayetlerine neden olabildiğini belirten Alpsoy, "Son yıllardaki çalışmalar özellikle şiddetli sedef hastalığı olanlarda kalp damar hastalıkları için yatkınlığa yol açan bazı faktörlerin sık görüldüğünü göstermektedir. Bu hastalarda, yüksek kan lipitleri, tansiyon yüksekliği ve şeker hastalığına daha sık rastlanmaktadır" diye konuştu. Alpsoy, sedef hastalarında obezitenin, iltihaplı bağırsak hastalıklarının da sık görüldüğünü vurguladı.
"Alternatif tedaviler, hayal kırıklığı yaratıyor"
Alpsoy, sedef hastalığının kesin bir tedavisinin bulunmadığını belirterek, etkin uygulamalarla kontrol altına alınabildiğini söyledi.
Tıbbi tedavilerin dışında alternatif diye sunulan metotlardan kaçınılması gerektiğine işaret eden Alpsoy, "Çoğu kez çaresizlik duygusu içinde yeni bir umut olarak ve bilimsel olarak kanıtlanmış etkileri bulunmayan alternatif tedavilere sarılan hastalar, büyük bir hayal kırıklığı
yaşayabilmektedir. 'Bilimsel' etiketi ile hastalara sunulabilen bu alternatif tedavi ürünleri hastalık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Sedef hastalığında, güvenilecek tek liman modern tıptır" uyarısında bulundu.
Türk Dermatoloji Derneği (TDD) Sedef Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Erkan Alpsoy, 29 Ekim Dünya Sedef Hastaları Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, sedefin toplumda sık görülen, ataklarla birlikte genellikle uzun süre devam eden ve farklı görünümlerle ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu ve en çok plak tipinde görüldüğünü ifade etti.
Hastalığın, sağlam deriden keskin sınırla ayrılabilen, deriden kabarık kızarıklıkların üzerini kaplayan ve hastalığa ismini veren sedef veya gümüş renginde pullanmalar ile kendini gösterdiğini anlatan Alpsoy, Sedef Dernekleri Uluslararası Federasyonu'nun verilerine göre, dünyada 125 milyonun üzerinde sedef hastasının bulunduğu bilgisini verdi.
Alpsoy, sedef hastalığının soğuk kuzey iklimlerinde, daha sıcak olan tropikal bölgelere göre daha sık görüldüğüne dikkati çekerek, "Amerika ve Avrupa'da yaklaşık olarak her 100 kişiden 2 kişide hastalık görülür. Buna karşın Afrika ve Asya ülkelerinde görülme sıklığı daha düşük olup her 100-200 kişiden birinde görülmektedir. Türkiye'de hasta sayısının 400-800 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir" diye konuştu.
Sedefin her iki cinste de eşit oranda ve en sık 20-30 yaşları arasında görüldüğünü dile getiren Alpsoy, hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğini ancak bağışıklık sistemi, genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucunda geliştiğinin düşünüldüğünü belirtti.
"Kese yapmak sedefi şiddetlendirir"
Alpsoy, sedefe yatkın kişilerde fiziksel travmalar, kaşıma, ovalama ya da yolma gibi işlemlerin, banyoda liflenme veya keselenmenin ataklara yol açabildiğine dikkati çekerek, "Çoğu hastada ılımlı güneş ışını hastalık belirtilerini iyileştirir. Bu nedenle yaz aylarında belirtiler hafifleyebilir. Buna karşın bazı hastalarda aşırı güneşlenme veya güneş yanıkları hastalığın ataklarına neden olabilir" dedi.
Enfeksiyonların da sedef hastalığı için bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Alpsoy, "Özellikle streptokok nedenli boğaz enfeksiyonları sedef hastalığını başlatabilir veya sedef hastalığı ataklarına neden olabilir" dedi. Streptokok'un halk arasında beta mikrobu olarak bilindiğini anımsatan Alpsoy, şunları kaydetti:
"Bazı hastalarda sedef hastalığının başlangıcında veya şiddetlenme öncesinde, yoğun ruhsal stres öyküsü alınabilmektedir. Öte yandan bazı ilaçlar hastalığın gelişimine veya şiddetlenmesine yol açabilmektedir. Ağızdan veya damar yoluyla alınan kortizon, sıtma ilaçları, ruhsal hastalıklarda kullanılan lityum, tansiyon ilaçlarından beta blokerler, bir çok hastalıkta kullanımı olan interferon gibi ilaçlar ve ağrı kesicilerin bir bölümü bu ilaçlardan bazılarıdır. Sigara ve alkol de ataklara yol açabilmektedir."
Sedef hastalığının her 10 hastadan 2'sinde eklem şikayetlerine neden olabildiğini belirten Alpsoy, "Son yıllardaki çalışmalar özellikle şiddetli sedef hastalığı olanlarda kalp damar hastalıkları için yatkınlığa yol açan bazı faktörlerin sık görüldüğünü göstermektedir. Bu hastalarda, yüksek kan lipitleri, tansiyon yüksekliği ve şeker hastalığına daha sık rastlanmaktadır" diye konuştu. Alpsoy, sedef hastalarında obezitenin, iltihaplı bağırsak hastalıklarının da sık görüldüğünü vurguladı.
"Alternatif tedaviler, hayal kırıklığı yaratıyor"
Alpsoy, sedef hastalığının kesin bir tedavisinin bulunmadığını belirterek, etkin uygulamalarla kontrol altına alınabildiğini söyledi.
Tıbbi tedavilerin dışında alternatif diye sunulan metotlardan kaçınılması gerektiğine işaret eden Alpsoy, "Çoğu kez çaresizlik duygusu içinde yeni bir umut olarak ve bilimsel olarak kanıtlanmış etkileri bulunmayan alternatif tedavilere sarılan hastalar, büyük bir hayal kırıklığı
yaşayabilmektedir. 'Bilimsel' etiketi ile hastalara sunulabilen bu alternatif tedavi ürünleri hastalık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Sedef hastalığında, güvenilecek tek liman modern tıptır" uyarısında bulundu.
Hava kirliliği erken ölüme neden oluyor
Hava kirliliğinin yılda 7 milyondan fazla kişinin erken ölümüne neden olduğu bildirildi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlığı tehdit eden risklerin azaltılmasına ilişkin yayımlanan raporunda, kapalı mekanlar ve açık alanlardaki hava kirleticilerinin insan sağlığını olumsuz etkilediği belirtildi.
Rapora göre, karbondioksit ve kısa ömürlü hava kirleticileri olarak tanımlanan is, ozon ve metan emisyonları sadece iklim değişikliğine neden olmakla kalmıyor yılda 7 milyondan fazla kişinin erken ölümüne de yol açıyor.
Açık hava kirliliği her yıl 3,7 milyon kişinin, evsel ya da özellikle katı yakıt kullanımına maruz kalınan kapalı alanlardaki hava kirliliği ise 4,3 milyon kişinin erken ölümüne neden oluyor.
Türkiye'de hava kirliliğine neden olan başlıca etkenler ise yüzde 42 insan faktörü, yüzde 30 sanayi, yüzde 14 trafik ve yüzde 14 toz ve deniz tuzu gibi doğal kaynaklar olarak sıralandı.
Raporda, hava kirliliğini önleyecek gerekli önlemler alındığı takdirde 2050 yılına kadar her yıl 3 ila 5 milyon erken ölümün engellenebileceği vurgulandı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlığı tehdit eden risklerin azaltılmasına ilişkin yayımlanan raporunda, kapalı mekanlar ve açık alanlardaki hava kirleticilerinin insan sağlığını olumsuz etkilediği belirtildi.
Rapora göre, karbondioksit ve kısa ömürlü hava kirleticileri olarak tanımlanan is, ozon ve metan emisyonları sadece iklim değişikliğine neden olmakla kalmıyor yılda 7 milyondan fazla kişinin erken ölümüne de yol açıyor.
Açık hava kirliliği her yıl 3,7 milyon kişinin, evsel ya da özellikle katı yakıt kullanımına maruz kalınan kapalı alanlardaki hava kirliliği ise 4,3 milyon kişinin erken ölümüne neden oluyor.
Türkiye'de hava kirliliğine neden olan başlıca etkenler ise yüzde 42 insan faktörü, yüzde 30 sanayi, yüzde 14 trafik ve yüzde 14 toz ve deniz tuzu gibi doğal kaynaklar olarak sıralandı.
Raporda, hava kirliliğini önleyecek gerekli önlemler alındığı takdirde 2050 yılına kadar her yıl 3 ila 5 milyon erken ölümün engellenebileceği vurgulandı.
Zehirli mantarlara dikkat
Yemeklere lezzet katan mantarlar, dikkat edilmediği zaman zehirlenmelere de neden olabiliyor. Uzmanlar, sonbaharın gelmesiyle birlikte ortaya çıkan mantar türlerinin bazılarının yenebileceğini bazılarının ise ciddi zehirlenmelere neden olabileceği konusunda uyardı. Yağışların artmasıyla ormanlık alanlarda mantar toplayan kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirten uzmanlar, mantar zehirlenmelerinin karaciğer nakline hatta ölümlere bile neden olabileceğine dikkat çekti.
15-20 bir arası mantar çeşidi var
Mantar zehirlenmelerinin ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini belirten Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Cem Ergül, Türkiye’de yetişen 15-20 bin çeşit mantar olduğu belirterek şunları söyledi:
“Bunların 150’si yenilebilir mantar. 200’ü ise zehirli olmasına rağmen 17’si öldürücüdür. Zehirlenmelerin bir kısmı geçici hafif zehirlenmeler olurken bazısı da ölümcül olabiliyor. Öldürmese de karaciğer ve böbrekte kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Çok yoğun çalışan otorite bir şahıs bazen mantara baktığı zaman, dış görünüşünden zehirli olup olmadığını yüzde 80 anlayabilir. Ancak yine de risklidir. Şöyle bir durum da var; vatandaşın yıllardır mantar topladığı bölgeye dışarıdan zehirli bir mantarın sporları gelerek oraya yerleşebilir. Vatandaş da o zehirli mantarı ayırt edemeyip yerse zehirlenmesi muhtemeldir. Ayrıca bazıları geçmişini bilmedikleri bölgelerde mantarı görüp köyündeki mantara benzetiyor. Zehirlenmelerin çoğu da sanıyorum öyle oluyor.”
Mantar zehirlenmelerinde artış var
Toplama mantarların bilinçsizce tüketilmesi sonucu karaciğer yetmezliğine kadar giden zehirlenmelerle karşılaştıklarını dile getiren Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Nermin Kelebek Girgin da konuyla ilgili şunları söyledi:
“Her yıl onlarca hasta bu nedenle yoğun bakımlara yatarak tedavi edilmekte. Bir kısmı da ne yazık ki kaybedilmekte. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde zehirlenmelere rastlıyoruz. Sonbaharın yağış mevsimi olmasından dolayı mantarların hızla çoğalmasıyla beraber zehirlenmelerde de artış olmakta. Genellikle zehirli mantarı yedikten sonra birkaç saat içinde semptom görülmezse her şey normal gibi düşünülüyor. Ancak günler sonra karaciğer yetmezliğiyle gelen hasta kaybedilebiliyor. Erken dönemde genellikle bulantı, kusma, hayal görme gibi semptomların yanı sıra sara nöbeti gibi nöbet geçirme görülebiliyor.”
Çoğunda karaciğer yetmezliği gelişiyor
“Hastaneye gelen hasta erken dönemdeyse mide yıkama ve aktif karbon dediğimiz yöntemle zehri bağlamaya çalışıyoruz. Karaciğer ve böbrek yetmezliğine kadar ilerlemişse diyaliz uygulamak zorunda kalıyoruz. Eğer karaciğer yetmezliği ilerlemişse de karaciğer nakline kadar giden süreç başlamış oluyor. Kaybedilen vakalar da genellikle karaciğer yetmezliğinden kaybediliyor. Hastaların bazıları acil servise geldiğinde herhangi bir laboratuar bozukluğu görmüyoruz. Ama bunlar da yine gözlem amacıyla hastaneye yatması gerekiyor. Bir kısmının da tekrarlayan kontrollere devam etmesi gerekiyor. Doğru ellerden yenilmesi gerekiyor mantarın. Kültür mantarıyla bile zehirlenmelerin ortaya çıktığını görüyoruz bazen. O yüzden poşeti açılmış, kirlenmiş mantarların yenmemesi lazım.”
15-20 bir arası mantar çeşidi var
Mantar zehirlenmelerinin ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini belirten Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Cem Ergül, Türkiye’de yetişen 15-20 bin çeşit mantar olduğu belirterek şunları söyledi:
“Bunların 150’si yenilebilir mantar. 200’ü ise zehirli olmasına rağmen 17’si öldürücüdür. Zehirlenmelerin bir kısmı geçici hafif zehirlenmeler olurken bazısı da ölümcül olabiliyor. Öldürmese de karaciğer ve böbrekte kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Çok yoğun çalışan otorite bir şahıs bazen mantara baktığı zaman, dış görünüşünden zehirli olup olmadığını yüzde 80 anlayabilir. Ancak yine de risklidir. Şöyle bir durum da var; vatandaşın yıllardır mantar topladığı bölgeye dışarıdan zehirli bir mantarın sporları gelerek oraya yerleşebilir. Vatandaş da o zehirli mantarı ayırt edemeyip yerse zehirlenmesi muhtemeldir. Ayrıca bazıları geçmişini bilmedikleri bölgelerde mantarı görüp köyündeki mantara benzetiyor. Zehirlenmelerin çoğu da sanıyorum öyle oluyor.”
Mantar zehirlenmelerinde artış var
Toplama mantarların bilinçsizce tüketilmesi sonucu karaciğer yetmezliğine kadar giden zehirlenmelerle karşılaştıklarını dile getiren Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Nermin Kelebek Girgin da konuyla ilgili şunları söyledi:
“Her yıl onlarca hasta bu nedenle yoğun bakımlara yatarak tedavi edilmekte. Bir kısmı da ne yazık ki kaybedilmekte. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde zehirlenmelere rastlıyoruz. Sonbaharın yağış mevsimi olmasından dolayı mantarların hızla çoğalmasıyla beraber zehirlenmelerde de artış olmakta. Genellikle zehirli mantarı yedikten sonra birkaç saat içinde semptom görülmezse her şey normal gibi düşünülüyor. Ancak günler sonra karaciğer yetmezliğiyle gelen hasta kaybedilebiliyor. Erken dönemde genellikle bulantı, kusma, hayal görme gibi semptomların yanı sıra sara nöbeti gibi nöbet geçirme görülebiliyor.”
Çoğunda karaciğer yetmezliği gelişiyor
“Hastaneye gelen hasta erken dönemdeyse mide yıkama ve aktif karbon dediğimiz yöntemle zehri bağlamaya çalışıyoruz. Karaciğer ve böbrek yetmezliğine kadar ilerlemişse diyaliz uygulamak zorunda kalıyoruz. Eğer karaciğer yetmezliği ilerlemişse de karaciğer nakline kadar giden süreç başlamış oluyor. Kaybedilen vakalar da genellikle karaciğer yetmezliğinden kaybediliyor. Hastaların bazıları acil servise geldiğinde herhangi bir laboratuar bozukluğu görmüyoruz. Ama bunlar da yine gözlem amacıyla hastaneye yatması gerekiyor. Bir kısmının da tekrarlayan kontrollere devam etmesi gerekiyor. Doğru ellerden yenilmesi gerekiyor mantarın. Kültür mantarıyla bile zehirlenmelerin ortaya çıktığını görüyoruz bazen. O yüzden poşeti açılmış, kirlenmiş mantarların yenmemesi lazım.”
Subscribe to:
Posts (Atom)